Kendini Sevmek – (S1B10 Özgür’ün yazısı)

Aslında söylemesi kolay ama yapması zor bir şey kendini sevmek. Bir kere işin içinde sevmek var ki çoğumuz sevmeye farklı anlamlar biçiyoruz. Mesela babasından şiddet gören bir çocuk sevilmeyi ya da sevmeyi şiddet görmek/göstermek olarak yorumlayabilir. Kendini sevmek, kendini kabullenmek demek. Ya da daha da tersinden anlatırsak kendinden öç almamak, kendinden nefret etmemek demek. Kendini bağışlamak belki de. Evet ben bu hataları yaptım ama olsun ben kendimi hatasıyla sevabıyla seviyorum demek. (Reklamcıların özellikle çikolata reklamlarında sıkça kullandığı bir tema: Kendini şımart!). Bunu içten söyleyebilmek o kadar kolay değil. Bu biraz da öz saygıyla da alakalı. Kendine saygı duymak.

TEd konuşmalarından birinde yine benzeri bir konuyu anlatan konuşmacı çok şirin, küçük bir köpek yavrusu resmi gösterip, “şimdi bu köpek yavrusuna nasıl büyük bir sevgi ve şefkatle bakıyorsunuz, mesela bu köpek yavrusu salonun ortasına çişini yapsa ay canım diye temizlersiniz, kızmazsınız, işte kendinize de öyle bakmalısınız” demişti. Belki görsel hali tam da bu. Salonun ortasına çişini yapan küçük köpek yavrusuna nasıl büyük bir özenle, sevgiyle yaklaşıyorsan, kendine de aynı özeni İÇTEN bir şekilde göstermek.

Bunun anlamsız cümleleri var bir de. “Ben bunu haketmiyorum!” çok tehlikeli bir cümle ve karşısına koyduğun “herkes hakettiğini yaşar”. Bu hak edip/etmeme meselesi konuyu tamamen başka yerlere götürüyor. Hayat bir test değil, bir sınav değil. Hayat böyle oyun hamuru gibi şekilsiz, kimi zaman oynaması haz veren kimi zaman vermeyen bir oyuncak. Kendini sevmek, “ben her şeyin en iyisini hakediyorum” demek de değil. Kendine özenli yaklaşabilmek demek. Ya ben burada güzel şeyler yaptım aferin bana ya da ben burada çeşitli hatalar yapmışım, bir daha nasıl yapmam acaba deyip hiddetlenmemek. Kendini hırpalamamak. Popüler medyanın çok sevdiği sözcük özgüven, tam da bunu karşılıyor (medeni cesaret olmayan gerçek anlamıyla). Özgüven, kısaca, kendini sevmek demek. Hikayeni kabul etmek ve devam etmek demek. KOŞULSUZCA kendini sevmek demek. Koşulsuzca çok büyük laf!

Bir ara bende alışkanlık yaratmıştı, her girdiğim ortamda insanlara soruyordum, son 3 ayını düşün ve kendine 100 üzerinden not ver. Kimse de çıkıp 100 vermiyordu. İşte koşulsuzca her ne olursa olsun kendine her zaman her yerde İÇİN RAHAT BİR ŞEKİLDE 100 vermek demek.

Kendine özen göstermek denilince de fiziksel özen anlaşılıyor. Temiz kıyafetler giymek, dişini fırçalamak, sigara içmemek. Oysa bu, kendine özenin çok küçük bir kısmı. Fiziksel özenine çok dikkat eden ama İÇİNE nasıl özen göstereceğini bilmeyen bir çok insanla tanıştım. İnsan, dünyaya çıplak gelmiş, yanında ne diş ipi ne de diş fırçası varmış. Çıplak fakat bir İÇ ile gelmiş. Duygular, bilinç, düşünceler. 7 milyon yıldır evrilen, evrile evrile bu hale gelmiş bir yapıdan bahsediyoruz. Sizce fiziksel özenin buradaki önemi nedir? 170 Bin yıl önce üzerimize bir şeyler örtmeye, giyinmeye başlamışız. Yani içine gösterdiğin özen gerçektir, fiziksel özen de bunun küçük bir parçasıdır.

Kendini sevmek zihinsel olarak yapabileceğimizin çok ötesinde bir şey. Bunu hissetmek buna vakıf olmak gerçekten güç. Kendinizi sevmek için yapabileceğiniz 10 şey diye arama yaparsanız bir çok öneriyle karşılaşacaksınızdır. Her biri de önemli ve değerli öneriler. Ve yine fakat diyerek bitireyim. Kendini sevmenin yolu KENDİNİ ANLAMAYA ÇALIŞMAKTAN, DUYGULARINLA BAĞLANTIDA olmaktan geçiyor.

Kendini sevmek, her şeyine tolerans gösterebilmek demek. Ama bunu yaptığın kötü şeyleri de geçiştirmek ya da görmemezlikten gelmek olarak anlamamak lazım. Onun ismi narsisizm oluyor. Ya da egoist bir şekilde kendini sevmek. Kendini sevmenin en iyi cümlesi şu olurdu galiba: ”Ben bu halimle iyiyim”

Yorum bırakın, konuşalım